NECİP ERTÜRK’ÜN 7-15 OCAK HAFTASINA DAHİL EDİLMESİ HAKKINDAKİ ÖNERİ NEDEN REDDEDİLDİ

NECİP ERTÜRK’ÜN 7-15 OCAK HAFTASINA DAHİL EDİLMESİ HAKKINDAKİ ÖNERİ NEDEN REDDEDİLDİ?

 

tolgahangulyiyen1453-1923.png

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde sayın Necip Ertürk usta vefat etti. Kendisine rahmet sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı dilediğimi paylaşmıştım. Bilenler ve hatırlayanlar da bilir ki Sayın Necip ustayla geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğum bir münazarada burada yer verilecek hususları kendisine de söylemiştim.

Aşçılık camiasında biraz olsun bile tanınan biri vefat ettiğinde özellikle Mengen’den bazıları heykel dikme açıklamaları yapıyor. Türk mutfağı hakkındaki gerçeklerden habersiz şekilde aşırı hemşericilik sevdası asıl düşünülmesi gereken gerçekleri ve asıl konuşulması gereken konuları galiba bu çevrelere ne düşündürüyor ne de konuşturuyor. Demek ki meselelere sadece aşırı hemşericilik duygularıyla yaklaşıp hemşeri kayırmaya varacak şekilde tek yönden bakmak aşağıda belirtilecek hususlar konusunda insanları gaflete sürükleyip gözleri kör, kulakları sağır edebiliyor.

Türk mutfağı söz konusuysa içimizdeki meseleleri geriden de olsa arşivler ile takip edebilenler de şunu iyi bilirler. Bolu Mengen’deki benzer çevreler yıllar önce Mengen nişanı diye bir madalya yapıp üzerine Fransızların efsane aşçısı Paul Bocuse silüetini işlemişlerdi. Bu çevrelerden olanlar hazırlattıkları o Mengen Nişanı madalyasını da şöyle açıklamışlardı: “Bu madalya Mengen aşçılık kültürüne ve aşçılığa üstün katkıları olanlara verilen Mengen Nişanıdır.” Madalyanın üzerinde de Türk mutfağına ve Mengen’e zerre katkısı olmamış olan Paul Bocuse vardı. Dikkat ederseniz Madalyanın kimlere verildiğiyle ilgili açıklamada “Türk mutfağı, Türk aşçıları, Türk mutfak kültürü” ile ilgili hiçbir söz veya atıf yoktur. Bunlara Güler misiniz? Ağlar mısınız? Ben bununla ilgili bir yazı yazıp Paul Bocuse Bolu Mengenli miydi? Mengen Fransızın mıydı? Sorularını sorarak bir paylaşım yazmıştım. Arkadaşlarımız da sitemizde paylaşmıştı. 

https://tmdh.net/haberler/item/635-paul-bocuse-bolu-mengenli-miydi-mengen-fransizin-miydi.html

Şimdi kendi öz değerlerimiz varken bunları bile geçmişte yapmış olanlara ne dersiniz? Ne demelisiniz? Bu zihniyettekileri Türk mutfağı açısından nasıl konumlandırıp nasıl nitelendirmelisiniz? Bu derecede aşırı cehalete sahip olanlarla Türk mutfağı hakkında ne konuşulabilir ki? Çağımızdaki onca teknolojik gelişmelere ve sayısız olanaklara rağmen yine de cehaleti devam ettirmek için tüm şartları zorlayan zihniyetlerin Türk mutfağına gerçekten fayda sağlayacak hangi çalışmaları yapmalarını bekleyebilirsiniz ki bunların söylediklerinin yol gösterici bir değeri olabilsin? Bunlarla Türk mutfağı için nasıl nereye kadar yürüyebilirsiniz ki? 

İşte ne yazık ki bu cehalet seviyesinde olanlardan bazıları da farklı aralıklarla aşağıda belirteceğimiz hususları bile hiç düşünüp sorgulamadan neredeyse herkes için heykel yapalım açıklamaları yapabiliyor. Ama bu açıklamaların devamı hiç gelmiyor. Gerçekçi olmak gerekirse bu tarz açıklamalar hamasetten ve laf kalabalığından pek öteye de gitmiyor.

Necip Ertürk’ün heykelini yapmaktan bahsetmekte olanlar bence de o heykeli yaptırtıp istedikleri yere götürüp dikmeliler. Ama Necip Ertürk’ün heykelini yapıp dikseler de dikmeseler de öncelikle burada yer vereceğimiz meselelerin her satırını herkesin sonuna kadar anlayarak okumasını ve gelecek nesillere de okutulmasını önermekteyim. Bunları Necip Ertürk usta ile yaptığım münazara tutanaklarıyla birlikte okumanızda sonra da düşünüp sorgulamalar yapmanızda çok büyük faydalar vardır. 

Necip Ertürk’ün heykelini dikmek isteyen çevreler önce hakkaniyet esasıyla adaleti merkeze alarak aşağıda soracağım soruları hem bilimsel anlamda hem de mantıken cevaplayabilirlerse; o zaman dikmek istedikleri heykel için yardımcı olacak arkadaşları da kendilerine yönlendirmek isterim. Necip Ertürk’ün Fransız mutfağı ekolüne yaptığı önemli katkıları düşünürsek bence Saygıdeğer Necip Ertürk heykeli Fransız Aşçılık kurumlarındaki Fransız aşçılar tarafından ilk olarak Fransa’daki bir şehre dikmelidir. Ama bu Fransızlar kendi değerleri varken Türk asıllı biri ağzıyla kuşta tutsa Fransız mutfağı çalışanı da olsa bunu yapmayı düşünmeyebilirler. Fakat kültürel değerlerimizin farkında olmayan birtakım şuursuzlar Fransızların Paul Bocuse’unun silüetiyle bastığı madalyaları güya “Bu madalya Mengen aşçılık kültürüne ve aşçılığa üstün katkıları olanlara verilen Mengen Nişanıdır.” Diye verip dağıtabilecek kadar yabancı özentiliği içinde olabilmişlerdir. Fransızlar Fransız mutfağı için çalışan Türk asıllı birinin silüetiyle ve ismiyle madalya yapıp Fransa’nın bir şehrinde Fransız aşçılarına neden vermiyor?  Mengen’dekilerin yaptıkları gibi bir madalya basmıyorlar? Aslında bizim Mengen’deki bazıları için böyle olmak kendi çıkarları doğrultusunda işlerine gelmiştir. Çünkü böyle yaparak kendi öz değerlerimizin görmezden gelinerek zamanla unutturulup onların manevi miraslarının silinmesini de sağlamayı hedeflemişlerdir. Böylece kendi adlarının hep daha önde olacağı gibi oldukça vizyonsuz küçük bir bakış açısıyla meselelere yaklaşmışlardır. Oysaki kendi değerlerimize bunları reva görmeleri aslında kendilerini küçültmüştür.

İngiltere Kraliçesi Göndermesine Karşılık Olarak Mustafa Kemal Atatürk

Yazımın girişinde de ifade ettiğim gibi Sayın Necip Ertürk usta ile yaptığım o münazaradan birkaç gün sonra kendisi sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımında bana İngiltere Kraliçesinin resmi ile bir gönderme yapmış ve şunu da o paylaşımında söylemişti: “…bak sana efsanenin resmini (İngiltere kraliçesinin resmi) gönderiyorum.” Bununla neler demek istedi sorusunun cevabı benden çok onun heykelini dikmek isteyenleri ilgilendirir. Ama ben Sayın Necip Ertürk’e cevaben Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi ile beraber, İstanbul’dan Samsun’a gidilmesi için o yıllarda İngilizlerden alınan vizenin bir suretini göndererek cevap vermiştim.

Yani Necip Ertürk’ün efsane olarak nitelediklerini bozguna uğratmış olan gerçek efsane Mustafa Kemal Atatürk resmi ona en güzel cevaptı. Bu cevapla başka neler demek istediğim ise sadece Türk mutfağı için çalışıp düşünenleri ilgilendirir. Bunlar da göz önüne alındığında belki İngiltere’deki Aşçılık kurumları Necip Ertürk’ün heykelini İngiltere’de bir şehre dikmelidir.

Bu yazımın asıl amacına gelecek olursam: Bu yazı esasen Türk Mutfağı Hareketi ve Dünya Türk Mutfağı Akademisi olarak aldığımız bir kararın gerekçelerini de detaylıca açıklayan bir kamuoyu bilgilendirmesidir. 

Necip usta ile yaptığımız münazaradan haberi olmayanlar onun ardından konuştuğumu düşünebilirler. Ama beni tanıyanlar böyle bir şeyi asla yapmayacağımı ve genelde söyleyeceklerimi herkesin yüzüne söylediğimi de çok iyi bilirler. Tüm bu düşüncelerimizi Rahmetli Necip Ertürk yaşarken ona da söylemiştim. Bunları ona sormuş ve söylemiş olmam elbette kaynak olabilecek bu konuları bugün insanlara aktarırken vicdanen de beni çok huzurlu hissettirmektedir. 

Yazının bundan sonrasında yer alan hususlar yönetim ve istişare kurullarımızda ayrı ayrı konuşulup değerlendirilmiş olan konuların notlarının kamuoyu ile şeffaf şekilde paylaşımını kapsayacaktır. Bunları özellikle Türk mutfağı ve Türk aşçıları için çalışan, çalıştığını ifade eden herkesin okumasını tavsiye ediyorum.

Saygılarımla

Tolgahan Gülyiyen

Kurucu Başkan

 

TOPLANTI TUTANAKLARINDA YER ALMIŞ KONULAR İLE İLGİLİ YAPILMIŞ DEĞERLENDİRMELERİN NOTLARI

Konu: Necip Ertürk’ün 7-15 Ocak Türk Mutfağının Efsane ve Duayen Şeflerini Anma Haftasına Dahil Edilmesi Önerisi Hakkında

ANALİZLER

1- Ne yazık ki camiamızın büyük çoğunluğu Türk mutfağı ve Türk mutfağı şefleri hakkında doğru perspektiften bakarak adil değerlendirmeler yapmaktan çok uzaktadır. Türk mutfağına ve özellikle Türk mutfağı için çalışan şef aşçılara hakkaniyetle yaklaşmak yerine büyük çoğunluk amiyane tabirle ahbap çavuş ilişkilerine göre yani birbirini kollamaya dayalı dostluk veya çıkar ilişkilerine göre birbirlerini övebilmekte, bu övgüleri abartarak basın yayın araçlarıyla beyanatlarda verebilmektedir. Bu beyanatları vermiş olanlar hiç söylememiş olduğu süslü cümleleri kendileri kurmamış olmalarına rağmen tanıdıkları bazı gazeteciler veya bazı yazarlar eliyle de yanlı içerikler oluşturabilmektedir.

Bu içerikler çok daha süslü cümleler halinde süslenerek hak etmeyenler hakkında oldukça abartılı olan unvanların veya birtakım nitelemelerin kullanılarak adaletten, mantıktan ve bilimsellikten çok uzak birtakım algıların kamuoyunda oluşmasına neden olmaktadır. Bu durumlar göz önüne alındığında oldukça aşırıya kaçan, mantıktan ve bilimsellikten çok uzak olabilen orantısız övgülere varan içerikler ne yazık ki hakkaniyetten çok uzakta olabilmektedir. Bu tür içerikler adil ve bilimsel değerlendirmeler için kaynak olarak esas alınamayacak metinlerden ibarettir. 

2- Aşçılık mesleğinde duayen veya efsane olmak ile Türk mutfağı ve Türk aşçıları aşçısından efsane, duayen olmak birbirinden farklı iki şeydir.  Ne yazık ki çok uzun yıllardır bazı şeyleri netleştiremediğimiz için sap ile saman karışabilmektedir. 

3- Türk mutfağının efsane ve duayen şeflerini belirlerken en önemli kriter nedir? Neler olmalıdır? Hakkaniyet açısından değerlendirme ölçümüz neler olmalıdır? Yurt dışında özellikle de batılı ülkelerde genellikle de yabancı mutfaklar için uzun yıllar çalışmış olmak bir kişinin Türkiye’de efsane olarak anılmasına neden olmaktadır. Bu konu özellikle bazı medya manipülasyon teknikleri ile gazeteler ya da dergilerde yayınlanacak birtakım süslü cümlelerle birileri tarafından hazırlanmış yayınlarla da okuyucuların algılarını yanlış yönlendirebilmektedir. Okuyucularda bu yönlendirmeye istekli veya meyilli olabilir. Bu tür içeriklerde yer alan cümleler, beyanatlar veya demeçler de habere konu olarak ön plana çıkartılmış kişiye ait olmayan cümlelerden oluşabilmektedir. İçerik yazarları veya editörler tarafından haberde öne çıkartılan kişinin ağzındanmış gibi aktarılabilen süslü cümlelerden yola çıkarak adil değerlendirmeler yapabilmekte söz konusu değildir.

4- Türk aşçılık camiasının çok büyük bir bölümünün ve toplumumuzun da önemli bir kesiminin çok uzun yıllardan beri sürdürdüğü yanlışları sürdürmeye neden devam edilemez diye düşünüp kendimize sormamız gerekmektedir. Türk mutfağı ve Türk aşçıları için efsane, duayen veya örnek olarak önümüze koyulabilen kişiler için yurt içindeki büyük çoğunluk nezdinde ilk ve en önemli kritermiş gibi sunulanların başında yurt dışında yabancı mutfaklarda çalışmış olmak öncelikli olarak neden göz önüne alınmaktadır? Eğer söz konusu Türk mutfağı ise yurt dışında veya yurt içinde yabancı mutfaklara olan katkılar yerine Türk mutfağı için yapılanlar ilk öncelikli değerlendirme konusu olmalıdır.

5- Bir kişinin Türk mutfağı ve Türk aşçıları açısından efsane veya duayen olmasının en önemli kriteri yurt dışında çalışmak mıdır? Bir kişinin yurt dışında genellikle de yabancı mutfaklarda yabancı yemeklerin tanıtımı için çalışmış olması ile Türk mutfağı ve Türk aşçıları açısından ne gibi anlamlar doğar ve bu anlamlar Türk mutfağını hangi faydalara ulaştırmaktadır?

6- Türk mutfak kültürüne ve Türk yemeklerinin tanıtımına hizmet eden örnek Türk aşçılarına, Türk mutfağı şeflerine verilmesi gereken unvanlar neden hak etmeyen bazı kişilere sadece yurt dışında yabancı mutfak kültürleri adı altında aşçılık mesleğini yaptığı için verilmek istenir?

Örneğin: Bir kişinin yurt dışında yabancı mutfaklar için uzun yıllar çalışıp sonunda da Fransız mutfağı üzerine restoran açmış olması o kişiyi Türk mutfağı, Türk mutfak kültürü ve Türk aşçıları açısından nasıl ve ne gibi nedenlerden ötürü “efsane, duayen ya da Türk aşçılarının kralı” gibi sözlerle nitelenmesini sağlar? Burada bir çelişki vardır. İşte burada Türk mutfağı ve Türk mutfak kültürü için çalışan Türk aşçıları açısından rasyonellikten çok uzak olan bir durum bulunmaktadır. Aynı zamanda bu durum bilimden, mantıktan ve adaletten bile çok uzak olan büyük bir saçmalıktan ibarettir. Bu öyle bir cehaletin ürünü olan saçmalıktır ki; çok uzun yıllardan beri toplumun büyük bölümünde benimsenmiş ve insanlar buradaki konuları hiç düşünüp, sorup sorgulamadıkları için de etkileri günümüze kadar gelmiştir. Son derece haksız sonuçları olan bu etkiler halen devam etmekte ve Türk mutfağına zarar vermektedir. Düşününüz toplumun büyük bölümü tarafından da halen günümüzde de benimsenmiş olan bu etki öyle adaletsiz, mantıksız ve saçma bir etkidir ki; eğer bir kişi yurt içinde yani Türkiye’de mesleğini layıkıyla yapıyorsa aynı zamanda Türk mutfağı için çalışıyorsa, yurt dışında yabancı mutfaklar için çalışan sıradan bir meslektaşının karşısında Türk mutfağı için çalışan kişi yurt içinde bile 10-0 geridedir. Yabancı ülkede çalışan kişi Türk mutfağı için çalışsa da çalışmasa da bu etki maalesef özentiliğe de neden olarak mutfak kültürümüze zarar vermektedir.

7- Bir kişi yabancı ülkede Türk mutfağı için çalışan, çalışacak olan hiç usta aşçı yetiştirmemiş olsa bile hatta o yabancı ülkede Türk yemeği yapıp yabancılara tanıtmamış olsa bile; Türkiye’de onun yapmadığını fazlasıyla yapan usta şeflerimiz karşısında söz konusu o kişi sadece yabancı ülkede bulunup çalışmış olması nedeniyle toplum önünde hep öne çıkartılabilmekte ve hakkaniyetten uzak olarak Türk mutfağı açısından adil olmasa da el üstünde tutulmasına sebep olmaktadır. Magazinlerde ve dergilerde Türk mutfağını kurtarmış gibi abartılı yazılarla medya tarafından topluma hep yurt dışında bulunan kişilerin üstünlüğü varmış gibi sunulabilmektedir. Hatta bu durum öyle abartılabilmektedir ki yurt içinde binlerce usta şef aşçı yetiştirmiş olan şeflerimiz varken sonunda bu kişi veya kişiler bırakın Türk mutfağı için çalışan usta aşçılar yetiştirmeyi Türk mutfağı için elle tutulur pek bir şey yapmamış olmalarına rağmen günün sonunda hak etmedikleri unvanlarla anılabilmektedir.

8- Şimdi herkese sormamız gerekiyor. Burada adalet, mantık ve bilimsellik nerededir? Bunlarla ilgili akla uygun görüş ve cevapları olanlar varsa bunları bizle paylaşmalarını istiyoruz. Bu konularda veya bu konuları ilgilendiren hususlarda atladığımız bir şey, yapmış olduğumuz yanlış ve hakkaniyetsiz bir değerlendirme sonucunda aldığımız yanlış bir karar var ise böylece belki aranızdan biri veya birileri o atladıklarımızla ilgili bizlere yardımcı olabilir.

9- Bu konular ile ilgili atlama ihtimalimizin olduğu hususları atlamış olduğumuz ve bu nedenle eksik değerlendirmeler yapıldığını düşünenler olursa atlamış olduklarımızı tereddütsüz olarak dile getirmelerini rica ediyoruz. Burada değinmiş olduğumuz konularla ilgili bilimsel ve mantıksal çerçevede sormuş olduğumuz sorulara akla uygun olarak bilimsel ve mantıksal karşı cevaplar verebilenlerin olmasını temenni ediyoruz.

10- Son olarak şu da herkesin öz eleştiriler yaparak düşünmesi gereken bir konudur. İspanyol asıllı Şef Jose Andres de Sayın Necip Ertürk gibi yıllarca ABD’de çalışmış ve halen de çalışmaktadır. Jose Andres, Washington D.C. ve en son New York’ta Zaytinya isimli restoranlarında çok uzun yıllardan beri tamamen Türkçe isimlerle Türk yemeklerini yabancılara tanıtmaktadır. Necip Usta ise uzun yıllar önce Fransız restoranı açmıştır ve sonrasında kapatmıştır. Necip Ustanın Türk mutfağı açısından ve Türk mutfağı için halen çalışan kaç usta yetiştirmiş olduğu gibi değerlendirmeleri aslında sadece bu örnekten bile rahatça anlaşılır. Ama içimizde bunları sorgulayıp düşünmekten uzak olanlar Türk mutfağı kültürü açısından hangi argümanlarla Necip ustayı yetiştirdiği kaç Türk mutfağı ustasından yola çıkarak gerçekten Türk mutfağının efsaneleri olanlardan çok daha kıdemli gibi bazı unvanlarla yurt içinde konumlandırmaya çalışmaktadırlar?

11- Necip ustamızın Türk mutfağı ile ilgili yazdığı kitaplar elbette önemlidir ve çok uzun yıllardır kariyerindeki belki de Türk mutfağı açısından değerlendirilebilecek tek tarafta yazdığı o kitaptır. Ama o kitabın kaynaklarının nerelerden alındığı ve oradaki reçetelerin kimlere ait olduğunu, kimlerle birlikte çalışılarak o reçetelerin oluşturulduğu kısacası kitapta yer alan reçetelere kimlerin de hangi katkıları verdiği bugüne kadar yazılmamışsa bile bunları da düşünmek, hatırlamak ve sormak gerekmektedir.

12- Necip ustamızın Türk mutfağı ile ilgili birkaç kitabı varsa geri kalan kitapları Fransız mutfağı ile ilgili olan kitaplarıdır. Türk mutfağı ile ilgili yayınladığı kitabı için Sayın Necip Ertürk’e ve kitaptaki reçetelere katkı sağlayanlara minnettarız. Ama şu da var ki kendisi kitaplarının çoğunda Fransız mutfak ekolünü işlemiştir. Yani Necip usta kendimize uygun milli bir vizyonu Türk aşçılarına Türk şefleri ile birlikte göstermek yerine aslında Türk aşçılarına yıllarca yabancı mutfakları ve Fransız mutfak ekolünü göstermiştir.

13- Bazı insanlarımızın gıpta ile bakabildiği o bazı yabancı mutfakları her anlamda alt edebilmemiz için önce bu konularda öz eleştiriler yaparak sapla samanı ayırmamız şarttır.

14- Bizler Necip Ertürk sadece Türk mutfağı ile ilgili kitap ve çalışmalarının Türk mutfağına katkı için kullanılabileceğini düşünüyoruz. Necip Ertürk’ün yazdığı kitapların ABD’de Türk mutfağını tanıtmak amacıyla yazdığı söylenebilmektedir. Ancak Türk mutfağı ile ilgili olan kitabın Sayın Necip Ertürk tarafından da olsa çok uzun yıllar içinde İngilizceye tercüme edilme girişimi hiç olmamıştır. Buradan da anlayabiliriz ki Türk mutfağı ile ilgili olan çalışmalar ABD’de Türk mutfak kültürünü tanıtmak amacında yayınlanmamıştır. Ancak bu kitaplar Türk mutfağı için çalışan Türk aşçılarına önemli katkılar sağlayan kitaplar arasında yer alabilir. Burada Necip Ertürk’ün bu kitapları oluştururken yararlandığı ve kitaptaki reçetelere katkıları olanlara da teşekkür edip minnettar olduğumuzu belirtmek gereklidir.

15- Tüm bunlardan yola çıkarak Türk mutfağı ve Türk aşçıları açısından hakkaniyetli değerlendirme ölçütleri ve bu ölçütlerin kriterleriyle ilgili nedenler de göz önüne alındığında; Sayın Necip Ertürk’ün 7-15 Ocak Türk Mutfağının Efsane ve Duayen Şeflerini Anma Haftasına üzerinde başkalarının da emeği olma ihtimali olan bazı reçeteleri toplayarak sadece kitap yazmış olmak ile dahil edilmesinin tek başına yeterli olamayacağı kanaatine varılmıştır. 

 

ÖZET

Sayın Necip Ertürk’ün Türk mutfak kültürüne ve Türk aşçılarına yaptığı veya yapmadığı katkıları anlayabilmek için en önemli değerlendirme ölçütleri olarak aşağıdaki 8 madde göz önüne alınmış ve bu maddeleri ilgilendiren sorular sorularak rasyonel cevaplar aranmıştır.

1- ABD’de Türk mutfak kültürüne ve Türk aşçılarına elle tutulur örnek teşkil eden ne gibi katkıları ortaya koyduğu,

2- Genç Türk aşçılarına kendi öz değerlerimiz varken kimleri örnek gösterebildiği, neleri öğrettiği ve genel olarak Türk aşçılarına nasıl örnek olup ne gibi bir vizyon ortaya koyduğu veya koyamadığı,

3- ABD’de çalıştığı uzun süre zarfında Türk mutfak kültürünün ve Türk yemeklerinin tanıtımı için Türkçe yemek isimleriyle hangi menüleri oluşturduğu ve varsa bunlarla nerede hangi tanıtım çalışmaları yaptığı,

4- ABD’de bulunduğu uzun yıllar içinde Türk yemeklerinin ve Türk mutfak kültürünün tanıtımına madde 3’de yer alan çerçevede bir katkı yapıp yapmadığı,

5- ABD’de Washington D.C. bölgesinde hizmet veren Jose Andres’in Zaytinya isimli restoranında Türkçe isimlerle uzun yıllardan beri sunulan Türk yemeklerinin ulusal mutfak kültürümüzün tanıtımına yaptığı katkıyı, ABD’de uzun yıllardan beri bulunan Sayın Necip Ertürk’ün Türk mutfağı için verip veremediği,

6- ABD’de bulunan İspanyol asıllı Jose Andres, Türk mutfağının usta bir şef aşçısı olmamasına rağmen bir girişimci olarak Türk ismiyle ve Türkçe olarak Türk yemeklerinden oluşan menüler ile açtığı Zaytinya restoranı ve madde 5’deki hususlar varken; Sayın Necip Ertürk’ün bir dönem Fransız restoranı açarak sonrasında kapattığı bilinmektedir. Buna karşılık Sayın Necip Ertürk, ABD’de açmış olduğu Fransız restoranında kendisinin Fransız yemeklerini tanıttığı; buna rağmen yurt içindeki çevrelerce ve medya tarafından “Türk mutfağının efsanesi, Türk aşçılarının kralı, Türk mutfağının kralı, Türk mutfağının kahramanı, Cumhuriyet tarihinin tek duayeni, Türk mutfağının en büyük ustası” vb. gibi unvanlarla kamuoyuna sunulmasının gereksiz bir abartının ürünü olup olmadığı; Türk mutfağı açısından ve Türk mutfağının usta şef aşçılarının yanında sayın Necip Ertürk’ün söz konusu bu unvanları gerçekten hak edip etmediği; Sayın Necip Ertürk’ün Türk mutfağı konusunda haddinden fazla abartılıp abartılmadığı soruldu,

7- Tüm bunlar değerlendirildiğinde eldeki veriler ışığında Necip Ertürk’ün gerek Türkiye’de gerekse çok uzun yıllar ABD’de çalışmış olduğu süre zarfı içinde Türk mutfağı için çalışmış olan veya halen çalışmakta olan kaç Türk mutfağı ustası yetiştirip ulusal mutfak kültürümüze kazandırdığı soruldu,

8- Tüm bu konularda Türk mutfağına çok önemli katkıları yapmış olan öz değerlerimiz varken yurt dışı ve yabancı mutfak özentiliğinin insanlarımızı getirdiği noktanın medya kanalları aracılığıyla bir kişiye hak etmediği unvanları verip o unvanlarla onları anmanın ne kadar hakkaniyetli ve adil olduğu soruldu. Bu çerçevede Sayın Necip Ertürk’ün 7-15 Ocak haftasına dahil edilmesinin o hafta içinde yer alan Türk mutfağının gerçek efsanelerine ve duayenlerine haksızlık olup olmayacağı soruldu.

İstişare kurulumuzla yaptığımız değerlendirmelerin yanı sıra bu konular yönetim kurulumuzda da yukarıda belirtilmiş olan hususlar çerçevesinde 2 farklı oturumda toplam 2 saat 43 dakika konuşulmuştur. Burada yer verdiğimiz sorulara adil eşitlik ilkesine dayalı mantıksal, bilimsel çerçevede bir cevap bulunamamıştır. 

İlgili öneri yönetim kurulumuzda oylamaya sunulmuştur. Necip Ertürk’ün 7-15 Ocak Türk Mutfağının Efsane ve Duayen Şeflerini Anma Haftasına dahil edilmesi hususu hakkındaki öneri oy birliği ile reddedilmiştir. Öneri olarak değerlendirilmiş hususun oy birliği ile reddedilmesinin temel nedenleri arasında yapılmış değerlendirmeler, analizler ve konuşmalar sonrasında yukarıda 8 maddede özetlenmiş olan sorulara karşılık mantık çerçevesinde somut ve rasyonel olan herhangi bir karşı cevabın verilememiş olması etkili olmuştur. 

Türk Dünyası Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur

TÜRK MUTFAĞI HAREKETİ

tmdh_logA.png

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo