< < NE MUTLU TÜRK MUTFAĞI DİYENE - Türk Mutfağı Hareketi

PDF FORMAT İÇİN LÜTFEN EN ALTA GİDİNİZ

Dosya Numarası:0001                                                                                                                                                                              

Rapor Numarası: 1071-1453-26-30-1922-D1                                                                                                                                                         

Yayınlanma Tarihi: 05 EKİM 2020

 Kaynak ve Eser Sahibi:WTCA(Dünya Türk Mutfağı Akademisi) - TMDH(Türk Mutfağı Diriliş Hareketi) - (www.worldturkishcuisine.com ) - (Kurucu Başkanımız Sayın Tolgahan Gülyiyen)

Yayıncı Kaynak: Türk Mutfağı Diriliş Hareketi- www.tmdh.net uzantı için tıklayınız

İzinli Yayıncı Kaynak: www.turkascihaberleri.com uzantı için tıklayınız

Bu makale 5 Ekim 2020 tarihinde Türk Aşçı Haberlerine gönderilmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. TMDH üzerinden makaleyi okumak için: Lütfen Buraya Tıklayınız

Yasal Uyarı: Eser sahibinin izini olmaksızın sitemiz üzerindeki tüm içeriklerin tamamının veya bir kısmının kötü niyetli kişilerce herhangi bir şekilde çıkar elde etme amaçlı olarak kullanımı uluslararası yasalar çerçevesinde suç teşkil etmektedir. Sitemizde yer alan tüm içeriklerin ve projelerin yasal telif hakları ilgili kanunlar çerçevesinde kurumumuza aittir. Yasalar çerçevesinde yüz kızartıcı suçlar arasında bulunan fikir ve sanat eseri hırsızlığı gibi konularda suç teşkil edecek bir eylemde bulunmadan önce lütfen bu konular ile ilgili olarak yasal uyarılar kısmını ve bulunduğunuz ülkelerde geçerli olan ilgili konudaki uluslararası yasaları titizlikle okuyunuz.

 makaleler.jpg

NE MUTLU TÜRK MUTFAĞI DİYENE KONULU RAPOR

Amacımız Türk mutfağını yüceltmektir. Bu bizim en önemli ülkümüzdür. Bizler hepimiz tüm farklılıklarımızla tek bir ortak amaçla tüm dünyada Türk mutfağı için çalışmalar yürütme gayretindeyiz. Bu çalışmalarımızı yaparken bizimle çalışan arkadaşlarımız arasında her anlamda birçok farklı kültüre ve etnik kökene sahip insanların bulunması çok önceleri de ifade ettiğim gibi bizim en büyük zenginliğimizdir.

 Bizi, biz olarak temsil eden amblemimiz üzerinde bildiğiniz gibi birçok farklı renk bulunmaktadır. Bu bizim tüm farklılıklara olan yaklaşımımızı anlatmaktadır. Tüm farklılıklarımızı ortak paydada toplayarak temsil eden sembollerimiz, aynı zamanda bu konulardaki yaklaşımımızı herkesin anlamasına da her anlamda olanak sağlamaktadır.

 Bizler tüm Dünyadaki aziz Türk Milleti’nin mutfak sanatları elçileri, diplomatları ve akademisyenleri olarak kendi mutfak sanatları kültürümüzü koruyarak gelecek nesillere aktarmakla da sorumluyuz. 

 Bunu yaparken de tamamen kendi kültürel değerlerimize göre, kendi örf, adet ve ananelerimize göre tüm dünya nezdinde mutfak kültürümüzü şekillendirmeliyiz.

 Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak da bu bizim en önemli birinci görevimizdir. Şu halde mesleki çalışmalarımızı Türk mutfak sanatları alanında yaparken bu değer yargılarımıza göre ülke mutfağımıza yön vermek bizlerin en önemli vazgeçilmez önceliği olmalıdır. Bunu bu şekilde yapma zorunluluğumuz aynı zamanda bizim gelecek nesillerimize olan bir borcumuzun gereğidir. 

Gerek Türkiye’de gerekse Dünya’nın bir kesiminde aşçıların başkenti olarak da bilinen Mengen kadim köklü tarihimizde aşçılık mesleği ile meşhurdur.

Bu dünyadaki hiç kimse doğmadan önce hangi renkten ve kültürden olacağını seçmemiştir. Seçemez. Ayrıca herhangi bir mesleği yapabilmenin ön şartı herhangi bir memlekete veya belirli bir zümreye mensup olmak asla değildir.

 Bizler her zaman, her insanın farklılıklarını bizi biz yapmakta olan en büyük zenginliğimiz olarak görmüş ve benimsemişizdir. 

 Adamcılık veya memleketçilik oyunlarıyla bu mesleği yapanları ayrıştıranlar Mengen’in temsiliyle mükellef olduğu değerleri de oradan uzaklaştırmışlardır. Hatta bunlar Mengen’in yetiştirdiği kendi önemli değerlerini bile silmek istemişlerdir.

 Bu mesleği hangi memleketten olursa olsun alın teri dökerek yapan herkesin kendilerini aşçıların başkentinden görmeleri bizim gibi düşünenler için her zaman şeref olmalıdır. Onlar en az Mengen de doğmuş kadar Mengenli hissetmelidirler.

 Bu mesleği yapan herkes eğer aşçıların başkenti olarak bilinen Mengen’in bir parçası gibi hissetmek istiyorsa orada doğmuş olmasına veya oradan kan bağı bulunmasına asla gerek duymamalıdır. Tüm meslektaşlarımız bu mesleği Dünya’nın neresinde olursa olsun yapıyor olmaları ve bu mesleğe gönül vermeleri, dilerlerse kendilerini aşçıların başkentinin bir mensubu olarak görmelerine yeterli sebepleridir.  

 Mengen’in Türk mutfak sanatları açısından var olan tarihi değeri tüm Dünya’daki Türk milletinin ve bu mesleği hangi memleketten olursa olsun yapan herkesin ortak değeridir.  Türk mutfak sanatları açısından bu mesleği yaparak ülke mutfağımızı temsil eden herkes eğer isterlerse bu değerin temsilini Dünyanın neresinde olursa olsun kabullenip gönül rahatlığı ile yürütmelidirler.

 Tüm bunlar bu meslekte Türk mutfağı için alın teri döken herkesin Mengen’i kendi memleketleri olarak görmelerine kâfidir. Çünkü Türk kültürü ve kadim tarihimizin değeri hepimizin, hepinizin değeridir. Gerek Türk kültüründe, gerekse Türk tarihinde de aşçılık ve mutfak sanatlarıyla ilgili olarak Mengen’in yeri hepimizin malumudur. Şu halde bu önemli değeri sadece kökenleri oradan gelenlere veya orada doğmuş olanlara ithaf etmemiz asla söz konusu bile olamaz. Böylesi bağnaz bir düşünce, temsiliyle mükellef olduğumuz atalarımızdan bizlere emanet edilmiş olan binlerce yıllık kadim kültürel değerlerimizle de asla bağdaşmaz. 

Tabi ki her memleketin ve şehrin söylemekte olduğum “Ne mutlu Mengenliyim diyene” sözünü kendisine göre uyarlaması düşünülebilir, bu elbette herkesin hakkıdır. Ancak kadim kültürümüzde Türk mutfak sanatları açısından düşündüğümüzde bazı kaçınılmaz tarihi gerçeklerle karşılaşıyoruz. Bu gerçek ise mesleğimiz açısından büyük önem ifade eden ve aşçılar başkenti olarak tanınan Mengen’in bu anlamda tarihten gelen çok önemli bir değer olduğu gerçeğidir.

Osmanlı saray mutfağında babadan oğula geçerek yüzyıllardan beri kadim değerleriyle süre gelmiş olan mesleğimiz, Türk kültüründe ve tarihinde Mengen ile özdeşleşmiştir. Yüzyıllar boyu Padişahlara, Sultanlara, devlet başkanlarına ve devlet erkânına aşçı yetiştirmiş olan Mengen ve onun tarihi açısından da yukarıda ifade ettiklerim kaçınılmazdır. Bunlar herkes tarafından da kabul gören bilimsel tarihi gerçeklerdir. Bu gerçekler aslında bizim bu meslekte hepimizin birden sahip olduğumuz ortak değerlerimizi temsil etmektedir. 

Bu değeri hepimizin olarak bilebilir, sahiplenebilirsek bu bizim zenginliğimiz ve değerimiz olabilir. Eğer bu değeri birtakım kişiler gibi sadece kendilerine yontanlara bırakırsak Türk mutfağını da öksüz bırakırız. İşte bu yüzden Mengen, Mengen ırkçılığı yapanların inisiyatiflerine bırakılamayacak kadar Türk mutfak sanatları açısından yüksek derecede önemlidir. Bu önem aynı zamanda tüm Dünya’daki aziz Türk milleti nezdinde de Türk mutfak sanatlarımız açısından büyük anlamları içerisinde barındırır.

 

Bu tarihi sembolik değerimizi tüm dünya nezdinde aşçılarımızın başkenti olarak hep birlikte öne çıkartmamız bizi Türk mutfağı olarak tüm dünyada olduğumuzdan çok daha ileriye götürür. İşte bu yüzden ben tüm değerli şeflerimizin, ustalarımızın geçmişte memleketlerine göre dışlanmış olanlar gibi dışlanmalarına her zaman karşıyım.  O yüzden kati suretle dediğim gibi Türk mutfak sanatlarında kendisine özgü bir anlamı olan Mengen’imizin tüm Türkiye’nin şeflerinin ve meslektaşlarımızın memleketi olarak kabul görmesinden ancak memnuniyet duymalıyız. 

Hiç şüphesiz ki bizim doğup büyüdüğümüz yerler hangi şehirler veya köyler olursa olsunlar, her anlamda önemli ortak değerleri olan insanlarımız içerisinde mesleksel anlamda da asla ayrı gayrıya düşmemize sebep olamaz. 

Her memleketimizin kendisiyle anılan meşhur bir mesleği veya ürünü vardır. Mengen’in de kadim tarihinde aşçıları meşhurdur. Tıpkı her memleketin kendisiyle özdeşleşmiş olan olgularının olması gibi, aşçılık ve mutfak sanatları mesleği de kadim tarihimizden günümüze kadar Mengen ile özdeşleşmiştir. Bunu kabul etmek istemeyenler olabilir, ancak bu Malatya’nın dünyaca ünlü kayısısının Malatya’ya ait olduğunu reddetmeye benzer. Bunu da ne akıl, ne mantık ne de elimizdeki bilimsel veriler destekler. 

 Şu halde hangi memleketten olursa olsun bu mesleği yapan herkesin dilemeleri halinde aşçıların başkentinin bir mensubu olmalarında ve orayı kendi memleketleri saymalarında asla hiçbir sakınca yoktur. Aksine bu durum bizi tüm Dünya’da Türk mutfağı olarak sadece mutlu eder, bundan büyük şeref ve onur duymamız gerekir.

 Bizler uzun yıllardır tüm camiamıza bu konuları anlatabilmenin mücadelesini verdik. Tüm engelleme girişimlerine rağmen bu mücadelemizden de asla vazgeçmedik ve bu mücadeleyi kararlılıkla bu günlere kadar sürdürdük.

 Değerli meslektaşlarım ben sizlerin memleketlerini her nerede olurlarsa olsunlar her zaman kendi memleketim sayıyorum ve sizlerin de mutfak sanatları alanında kadim kültürümüzde önemli bir yer edinmiş olarak tüm dünya ile özdeşleşmiş olan memleketimi kendi memleketiniz saymanızdan ancak şeref duyacağımı tüm samimiyetimle bilmenizi istiyorum.

Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak şunu asla unutmayalım: Mengen’in Türk mutfak sanatları alanında tarihimizden gelen kültürümüzdeki önemli tarihi değerini bu mesleği yapanlar olarak hepimiz birden sahiplenirsek, bu bize tüm dünya nezdinde Türk mutfağı adına çok önemli bir katkı sağlar. Ayrıca bu tüm Dünya’da hepimizi birden Türk mutfağı olarak emsalsiz bir şekilde temsil eder.

Dünya’da aşçıların başkenti olarak adlandırılan başka bir belde Türkiye dışında hiçbir ülkede yoktur. Bu geleneğin kadim kültürümüzle de özdeşleşmiş olması ayrıca hepimizin ortak olarak önemli bir tarihi değeridir. Bu hepimizin sahip çıkması gereken bir zenginliktir ve değerdir. 

Türk mutfağı dışında böylesi önemli bir başkente sahip olan, bir ülke mutfağı Dünya’da bulunmaz. Bu değerin her anlamda farkına varabilir ve hepimiz birden sahiplenebilirsek, bazı konularda Türk mutfağı olarak küresel anlamda çok önemli ilerleme sağlarız. 

Eğer bizler tüm Dünya’daki Türk aşçılık ve mutfak sanatları camiası olarak bu sembolümüzü doğru politikalar ile doğru düşüncelerle destekleyerek birbirimize ve gelecek nesillerimize benimsetebilirsek; Türk mutfağı olarak tüm Dünya’da da eşsiz ve benzersiz bir konuma yükseleceğimiz kesindir.

Şu halde tüm Dünya’daki meslektaşlarımızın Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Ne Mutlu Biz diyenlere demelidirler.

Çünkü ben mutfak sanatları alanında her zaman Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Diyorum. Bunu bu güne kadar açık olarak diyememiş olmamız; bunu diyebilmenin bedellerini bu güne kadar ödemek zorunda kalmış olmamızdan kaynaklıdır. Bu bedelleri ödeyerek göze almış biri olarak bu gün ben açık olarak “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” diyorum. 

Bizler dün olduğu gibi bugünde ve gelecekte de memleketlerine asla bakılmaksızın “Ne mutlu Biz diyene !” diyenlerin temsilini yürütmeye devam edeceğiz. Tüm Dünya’daki Türk mutfak sanatları camiamızın da bu anlayış ile birbirine yaklaşması Türk mutfağını yüceltecektir.  

Bu gün ben bütün camiamızı ve gelecek nesillerimizi “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” demeye davet ediyorum.

Sizlerin de bu daveti sahiplenerek gelecek nesillerimize aktarmanız ve duyurmanız Türk mutfağının istikbali için yüksek derecede büyük önem arz etmektedir.

Dünya Türk Mutfağı Akademisi Lideri

Tolgahan Gülyiyen

seal_of_wtca.png

 

NE MUTLU TÜRK MUTFAĞI DİYENE KONULU MAKALENİN YAYIMLANMIŞ TAM METNİ

Ne Mutlu Türk mutfağı diyene!

Tüm Dünya’da Türk mutfağını savunan değerli arkadaşlarım;

Her birinizin amacı Türk mutfağını yüceltmektir. Bu bizim en önemli ülkümüzdür. Bizler hepimiz tüm farklılıklarımızla tek bir ortak amaçla tüm dünyada Türk mutfağı için çalışmalar yürütme gayretindeyiz. Bu çalışmalarımızı yaparken bizimle çalışan arkadaşlarımız arasında her anlamda birçok farklı kültüre ve etnik kökene sahip insanların bulunması çok önceleri de ifade ettiğim gibi bizim en büyük zenginliğimizdir.

Nitekim bizi, biz olarak temsil eden amblemimiz üzerinde sizin de bildiğiniz gibi birçok farklı renk bulunmaktadır. Bu bizim tüm farklılıklara olan yaklaşımımızı anlatmaktadır. Tüm farklılıklarımızı ortak paydada toplayarak temsil eden sembollerimiz, aynı zamanda bu konulardaki yaklaşımımızı herkesin anlamasına da her anlamda olanak sağlamaktadır. Bizler tüm Dünyadaki aziz Türk Milleti’nin mutfak sanatları elçileri, diplomatları ve akademisyenleri olarak kendi mutfak sanatları kültürümüzü koruyarak gelecek nesillere aktarmakla da sorumluyuz. Bunu yaparken de tamamen kendi kültürel değerlerimize göre, kendi örf, adet ve ananelerimize göre tüm dünya nezdinde mutfak kültürümüzü şekillendirmeliyiz. Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak da bu bizim en önemli birinci görevimizdir. Şu halde mesleki çalışmalarımızı Türk mutfak sanatları alanında yaparken bu değer yargılarımıza göre ülke mutfağımıza yön vermek bizlerin en önemli vazgeçilmez önceliği olacaktır. Bunu bu şekilde yapma zorunluluğumuz aynı zamanda bizim gelecek nesillerimize olan bir borcumuzun gereğidir.

Bildiğiniz üzere; kökenim bu meslekle özdeşleşmiş olan Mengen’dir. Gerek Türkiye’de gerekse Dünya’nın bir kesiminde aşçıların başkenti olarak da bilinen Mengen kadim köklü tarihimizde aşçılık mesleği ile meşhurdur. Bu dünyadaki hiç kimse doğmadan önce hangi renkten ve kültürden olacağını seçmemiştir. Seçemez. Ayrıca herhangi bir mesleği yapabilmenin ön şartı herhangi bir memlekete veya belirli bir zümreye mensup olmak asla değildir. Bizler her zaman, her insanın farklılıklarını bizi biz yapmakta olan en büyük zenginliğimiz olarak görmüş ve benimsemişizdir.

Açık yüreklilikle ifade ediyorum ki, zaman zaman yabancı veya yerli arkadaşlarımız bana nerelisin diye sorduğunda “aşçıların başkentindenim” dediğimde olmuştur. Ama bu asla bizi ayrıştıranların söylemleri ve tavırlarıyla eş tutulabilecek tarzda bir yaklaşım olarak asla düşünülemez. Aksine bu durum, Dünya’da eşi benzeri olmayan kültürel bir değerin Türk mutfak sanatları açısından söz konusu soruya olan tüm Dünya’daki ortak karşılığıdır. Bu cevap, Türk mutfak sanatları alanında temsiliyle mükellef olduklarımızı yerli veya yabancı olan herkese anlatarak öğrenmesine vesile olacak olan bir cevaptır.

Hem rahmetli öğretmenim şef Zeki Gülyiyen, hem de bizim gibi düşünenler olarak bizler her zaman birtakım insanlara hak ettiklerinden fazla değer vermememiz gerektiğini savunmuşuzdur. Bizi mesleğimiz içinde ayrıştıranları ve kendi menfaatlerine göre dışlayıcı zihniyetleri her zaman eleştirmişizdir. Elbette ki, bu insanlara sektörde birlik söylemlerini artırmaları için dostane yaklaşmasını da bilmişizdir. Ancak bunların birçoğu maalesef bu dostane yaklaşımımızı ya anlayamamışlardır ya da bu yaklaşımımızı yerine göre bizim zayıflığımız zannetmişlerdir. Dolayısıyla geçmişten günümüze kadar söz konusu kavgaları, ayrışmaları körüklemişlerdir. Bu eleştirilerimizin ve asla temenni etmediğimiz ayrıştırıcı zihniyetlere olan tepkilerimizin sonucu olarak da her anlamda sıkıntılara, tehditlere ve mihnete katlanmışızdır. Bunlar bizim her zaman, her anlamda kendimize özgü nişanelerimiz olacaktır.

Adamcılık veya memleketçilik oyunlarıyla bu mesleği yapanları ayrıştıranlar Mengen’in temsiliyle mükellef olduğu değerleri de oradan uzaklaştırmış olanlardır. Hatta bunlar Mengen’in yetiştirdiği kendi önemli değerlerini bile silmek istemiş olanlardır.

“Ne mutlu Mengenliyim diyene” diyerek yazdığım makalemde de tüm bu ayrıştırıcı söylemleri geçmişten günümüze kadar yapanlara ve halende yapmakta olanlara bir tepki olarak bu sözü söylemekteyim.

Bu mesleği hangi memleketten olursa olsun alın teri dökerek yapan herkesin kendilerini aşçıların başkentinden görmeleri bizim gibi düşünenler için her zaman şereftir. Onlar en az Mengen de doğmuş kadar Mengenli hissedebilirler.

Bu mesleği yapan herkes eğer aşçıların başkenti olarak bilinen Mengen’in bir parçası gibi hissetmek istiyorsa orada doğmuş olmasına veya oradan kan bağı bulunmasına asla gerek duymamalıdır.  Tüm meslektaşlarımız bu mesleği Dünya’nın neresinde olursa olsun yapıyor olmaları ve bu mesleğe gönül vermeleri, dilerlerse kendilerini aşçıların başkentinin bir mensubu olarak görmelerine yeterli sebepleridir. 

Mengen’in Türk mutfak sanatları açısından var olan tarihi değeri tüm Dünya’daki Türk milletinin ve bu mesleği hangi memleketten olursa olsun yapan herkesin ortak değeridir.  Türk mutfak sanatları açısından bu mesleği yaparak ülke mutfağımızı temsil eden herkes eğer isterlerse bu değerin temsilini Dünyanın neresinde olursa olsun kabullenip gönül rahatlığı ile yürütebilirler.

Tüm bunlar bu meslekte Türk mutfağı için alın teri döken herkesin Mengen’i kendi memleketleri olarak görmelerine kâfidir. Çünkü Türk kültürü ve kadim tarihimizin değeri hepimizin, hepinizin değeridir. Gerek Türk kültüründe, gerekse Türk tarihinde de aşçılık ve mutfak sanatlarıyla ilgili olarak Mengen’in yeri hepimizin malumudur. Şu halde bu önemli değeri sadece kökenleri oradan gelenlere veya orada doğmuş olanlara ithaf etmemiz asla söz konusu bile olamaz. Böylesi bağnaz bir düşünce, temsiliyle mükellef olduğumuz atalarımızdan bizlere emanet edilmiş olan binlerce yıllık kadim kültürel değerlerimizle de asla bağdaşmaz.

Tabi ki her memleketin ve şehrin söylemekte olduğum “Ne mutlu Mengenliyim diyene” sözünü kendisine göre uyarlaması düşünülebilir, bu elbette herkesin hakkıdır. Ancak kadim kültürümüzde Türk mutfak sanatları açısından düşündüğümüzde bazı kaçınılmaz tarihi gerçeklerle karşılaşıyoruz. Bu gerçek ise mesleğimiz açısından büyük önem ifade eden ve aşçılar başkenti olarak tanınan Mengen’in bu anlamda tarihten gelen çok önemli bir değer olduğu gerçeğidir.

Osmanlı Saray mutfağında babadan oğula geçerek yüzyıllardan beri kadim değerleriyle süre gelmiş olan mesleğimiz, Türk kültüründe ve tarihinde Mengen ile özdeşleşmiştir. Yüzyıllar boyu Padişahlara, Sultanlara, devlet başkanlarına ve devlet erkânına aşçı yetiştirmiş olan Mengen ve onun tarihi açısından da yukarıda ifade ettiklerim kaçınılmazdır. Bunlar herkes tarafından da kabul gören bilimsel tarihi gerçeklerdir. Bu gerçekler aslında bizim bu meslekte hepimizin birden sahip olduğumuz ortak değerlerimizi temsil etmektedir. Ancak bu değeri hepimizin olarak bilebilir, sahiplenebilirsek bu bizim zenginliğimiz ve değerimiz olabilir. Eğer bu değeri birtakım kişiler gibi sadece kendilerine yontanlara bırakırsak Türk mutfağını da öksüz bırakırız. İşte bu yüzden Mengen, Mengen ırkçılığı yapanların inisiyatiflerine bırakılamayacak kadar Türk mutfak sanatları açısından yüksek derecede önemlidir. Bu önem aynı zamanda tüm Dünya’daki aziz Türk milleti nezdinde de Türk mutfak sanatlarımız açısından büyük anlamları içerisinde barındırır.

Bu tarihi sembolik değerimizi tüm dünya nezdinde aşçılarımızın başkenti olarak hep birlikte öne çıkartmamız bizi Türk mutfağı olarak tüm dünyada olduğumuzdan çok daha ileriye götürür. İşte bu yüzden ben tüm değerli şeflerimizin, ustalarımızın geçmişte memleketlerine göre dışlanmış olanlar gibi dışlanmalarına her zaman karşıyım.  O yüzden kati suretle dediğim gibi Türk mutfak sanatlarında kendisine özgü bir anlamı olan Mengen’imizin tüm Türkiye’nin şeflerinin ve meslektaşlarımızın memleketi olarak kabul görmesinden ancak memnuniyet duymalıyız diye düşünüyorum.

Hiç şüphesiz ki bizim doğup büyüdüğümüz yerler hangi şehirler veya köyler olursa olsunlar, her anlamda önemli ortak değerleri olan insanlarımız içerisinde mesleksel anlamda da asla ayrı gayrıya düşmemize sebep olamaz, olmamalıdır.

Evet, her memleketimizin kendisiyle anılan meşhur bir mesleği veya ürünü vardır. Mengen’in de kadim tarihinde aşçıları meşhurdur. Tıpkı her memleketin kendisiyle özdeşleşmiş olan olgularının olması gibi, aşçılık ve mutfak sanatları mesleği de kadim tarihimizden günümüze kadar Mengen ile özdeşleşmiştir. Bunu kabul etmek istemeyenler olabilir, ancak bu Malatya’nın dünyaca ünlü kayısısını Malatya’ya ait olduğunu reddetmeye benzer. Bunu da ne akıl, ne mantık ne de elimizdeki bilimsel veriler destekler.

Şu halde hangi memleketten olursa olsun bu mesleği yapan herkesin dilemeleri halinde aşçıların başkentinin bir mensubu olmalarında ve orayı kendi memleketleri saymalarında asla hiçbir sakınca olamaz. Aksine bu durum bizi tüm Dünya’da Türk mutfağı olarak sadece mutlu eder, bundan büyük şeref ve onur duymamız gerekir.

Bizler uzun yıllardır tüm camiamıza bu konuları anlatabilmenin mücadelesini verdik. Tüm engelleme girişimlerine rağmen bu mücadelemizden de asla vazgeçmedik ve bu mücadeleyi kararlılıkla bu günlere kadar sürdürdük.

Değerli meslektaşlarım ben sizlerin memleketlerini her nerede olurlarsa olsunlar her zaman kendi memleketim sayıyorum ve sizlerin de mutfak sanatları alanında kadim kültürümüzde önemli bir yer edinmiş olarak tüm dünya ile özdeşleşmiş olan memleketimi kendi memleketiniz saymanızdan ancak şeref duyacağımı tüm samimiyetimle bilmenizi istiyorum.

Kökenim ve Mengenli olmak benim takdir ettiğim bir şey değildi. Rahmetli babamın Aydın’da çalıştığı bir dönemde orada doğmuş olmayı ve sonrasında Ankara’da yetişmeyi ben tercih etmedim. Her ne kadar doğduğum yerde üniversite okumuş olmakta benim tercihimmiş gibi gözükse de, aslında buda benim kaderimdi. Bunların hepsi ve daha fazlası rabbim Allah’ın bana nasip ettikleriydi. Bunlar eğer bende her anlamda bir değer ifade ediyorsa, bu durum tüm bu değerlerin farklılıklarından gelen bir zenginliktir. Bana bahşedilen bu farklılıklar ve zenginlikler ise sizlere tüm bu konulardaki samimi duygularımı anlatabilmeme olanak sağlayan bir vesilemdir.

Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak şunu asla unutmayalım: Mengen’in Türk mutfak sanatları alanında tarihimizden gelen kültürümüzdeki önemli tarihi değerini bu mesleği yapanlar olarak hepimiz birden sahiplenirsek, bu bize tüm dünya nezdinde Türk mutfağı adına çok önemli bir katkı sağlar. Ayrıca bu tüm Dünya’da hepimizi birden Türk mutfağı olarak emsalsiz bir şekilde temsil eder.

Dünya’da aşçıların başkenti olarak adlandırılan başka bir belde Türkiye dışında hiçbir ülkede yoktur. Bu geleneğin kadim kültürümüzle de özdeşleşmiş olması ayrıca hepimizin ortak olarak önemli bir tarihi değeridir diye düşünüyorum. Bu hepimizin sahip çıkması gereken bir zenginliktir ve değerdir.

Daha önceleri de ifade ettiğim gibi; Türk mutfağı dışında böylesi önemli bir değere sahip olan, aşçılar başkenti olan başka bir ülke mutfağı Dünya’da bulamazsınız. Bu değerin her anlamda farkına varabilir ve hepimiz birden sahiplenebilirsek, bazı konularda Türk mutfağı olarak küresel anlamda çok önemli ilerleme sağlayabiliriz.

Eğer bizler tüm Dünya’daki Türk aşçılık ve mutfak sanatları camiası olarak bu sembolümüzü doğru politikalar ile doğru düşüncelerle destekleyerek birbirimize ve gelecek nesillerimize benimsetebilirsek; Türk mutfağı olarak tüm Dünya’da da eşsiz ve benzersiz bir konuma yükseleceğimizden kesinlikle emin olabilirsiniz.

Şu halde tüm Dünya’daki meslektaşlarımızın Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Ne Mutlu Biz diyenlere demesinden mutluluk duyacağımızı bilmelerini istiyorum.

Çünkü ben mutfak sanatları alanında her zaman Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Diyorum. Bunu bu güne kadar açık olarak diyememiş olmamız; bunu diyebilmenin bedellerini bu güne kadar ödemek zorunda kalmış olmamızdan kaynaklıdır. Bu bedelleri ödeyerek göze almış biri olarak bu gün ben açık olarak “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” diyebiliyorum.

Bizler dün olduğu gibi bugünde ve gelecekte de memleketlerine asla bakılmaksızın “Ne mutlu Biz diyene !” diyenlerin temsilini yürütmeye devam edeceğiz. Tüm Dünya’daki Türk mutfak sanatları camiamızın da bu anlayış ile birbirine yaklaşması Türk mutfağını yüceltecektir. 

Bu gün ben bütün camiamızı ve gelecek nesillerimizi “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” demeye davet ediyorum.

En derin saygı ve sevgilerimle

Tolgahan Gülyiyen

Dünya Türk Mutfağı Akademisi Lideri

seal_of_wtca.png

 

Ek Dosyaları İndir

Bu kategoriden diğerleri: TÜRK MUTFAK SANATLARI »
logologo3wtca1logo tolgahanzg logo